DİĞER
“Çelenk, Kürt ve Ermeni meselelerinin üstüne de cesurca gidiyor. Kürt edebiyatçı Halit Yalçın’a referansla sorunu şöyle özetliyor: 'Kürtler yaşadıklarını, Ermeniler de öldüklerini anlatmaya çalışıyor, ama Türk sağı bunu anlamak istemiyor.'”
Geçen ay Georg Büchner Ödülü’nü kazanan E. Sevgi Özdamar’ın cümleleri ile çizgileri arasındaki ortaklıklar: "Endonezya’da inci toplayıcılarının istiridyelere belli yerlerinden dokunduklarında kabukların kendilerinden açıldığını, desenlerinin birçoğunun da açılmaları için doğru yerlerden bakılmayı beklediklerini Sevgi’ye söylediğimde, bir an siyah gözlerinin sigara dumanının ardından parladığını gördüm."
Behçet Çelik, bu hafta 68. Sait Faik Hikâye Armağanını kazanan, Kâmil Erdem'in Yok Yolcu adlı öykü kitabını değerlendirdi: "Hayıflanmalı, yazıklanmalı bir ağıt değil bu; hayli kederli ve can yakıcı olmasına rağmen, odağında yitip gidenlerin artık ulaşılmaz uzaklarda kalmış olması değil, vaktiyle yaşanmış olduklarını, hem de tutkuyla, adanmışlıkla yaşanmış olduklarını hatırlama, hatırlatma arzusu var."
Norveç Yazarlar Birliği'nin 2021 İfade Özgürlüğü Ödülünü alan İlhan Sami Çomak cezaevinde olduğu, Ahmet Altan da yurt dışı yasağı sürdüğü için ödül törenine katılamadılar. Ödül töreninde okunan konuşmalarının tam metnini sunuyoruz...
"Afrika’da yaşamın canlılığı ve ürkekliği, tekinsizliği ve neşesi, karmaşıklığı ve huzuru iç içedir. Kıtayı çöl ya da doğa/safari romantizmine indirgeyen turistik bakışlı anlatılara bir cevaptır bu öyküler aynı zamanda. Çünkü Afrika’da yaşam bir bütündür..."
"Doğan Akhanlı, 64 yıl yaşadın, ama onun içine o kadar çok hayat sığdırdın ki! Şimdi küllerin 2010 yılında son bir kez buluşmanız engellenen babanla buluşacak. Hasret giderilecek."
Sadri Ertem: “Türk edebiyatından bahsederken, bir takım evvelden edinilmiş fikirleri bir kenara bırakmak ve 15 senelik hikâye ve romanı olduğu gibi karakterlendirmek icabeder. Rönesans geride değil, ileridedir.”
"Terkediş’te kim olduğunu açıklamayan, ‘her şeyi bilen’ sıfatıyla andığımız türden olduğu anlaşılan bir anlatıcı var. Sakin, nesnel ama dikkatli bir tonla olanları anlatıyor. Acelesi yok. Özellikle kişiler söz konusu olduğunda acele etmiyor, gerekli ayrıntıları veriyor… Gurnah öncelikle 'kabahatliyi bulmak' peşinde değil; önce olanı anlamak derdinde."
"Selim İleri denince benim aklıma öncelikle edebiyata dair olan her şeye açık bir yazar geliyor. 'Artık bunlar aşıldı, şimdinin edebiyatı karşısında eski metinler hiç hükmündedir' demenin kolaycılığına kaçmadan geçmişte kıymetli olabilecek her metne kulak vermeye hazır bir titizlik bu edebiyatı kuşatıyor."
Maruzatım Var adlı öykü kitabıyla 2020 Haldun Taner öykü ödülünü kazanan Nurhan Suerdem’in pandemi sebebiyle yapılamayan ödül töreni için kaleme aldığı konuşmasını yayımlıyoruz.
Hakan İşcen, doğum gününde Sait Faik'i anarken, üç döneme ayırarak bakıyor onun yazdıklarına: Semaver dönemi (1936-1940), Lüzumsuz Adam dönemi (1948-1952) ve Alemdağ dönemi (1954)
“Bir deri fabrikasında amele hayatını görmek üzere gönderdiğimiz muharririn gördükleri: Yerde iki üç mezar, etrafında korkunç müteaffin bir koku; leş, ölü hamam otu, lağım, yün, barsak kokusu. Önümüzde sarı, sarı yüzlü bir adam..." Sözü edilen muharrir, Sait Faik'tir.
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.